Albert Camus'un başyapıtlarından biri olan "Yabancı", varoluşçuluk akımının önemli bir örneğidir. Roman, toplumun normlarına ve beklentilerine yabancılaşmış, duygusal tepkilerden yoksun bir karakter olan Meursault'nun hikayesini anlatır. Meursault, annesinin ölümünden sonra duyduğu kayıtsızlıkla başlar ve bir cinayet işlemesiyle devam eder. Romanın ana teması, insanın anlamsız bir dünyada varoluş mücadelesi, yabancılaşma, toplumsal uyumsuzluk ve ölüm karşısındaki kayıtsızlıktır. Camus, Meursault karakteri aracılığıyla, insanın duygusal boşluğunu, yaşamın saçmalığını ve ölümün kaçınılmazlığını sorgular. Roman, Meursault'nun dış dünyayla ve kendi iç dünyasıyla kurduğu karmaşık ilişkileri derinlemesine inceler. Meursault, toplumun ahlaki değerlerine ve yargılarına uyum sağlamakta zorlanır, bu da onu toplumdan dışlanmış bir figür haline getirir. Yabancı, aynı zamanda, bireyin kendi özgünlüğünü ve kimliğini bulma çabasını da konu alır. Romanın hedef okur kitlesi, felsefi ve edebi derinliğe sahip eserlere ilgi duyan, varoluşçuluk ve modernizm gibi akımlara meraklı okurlardır. Eser, insanın varoluşsal sancılarını, toplumla olan çatışmalarını ve hayatın anlamsızlığı karşısında takınılan tavırları sorgulamasıyla geniş bir okuyucu kitlesine hitap eder. Yabancı'ya benzer temaları işleyen diğer kitaplar arasında Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı"sı, Franz Kafka'nın "Dava"sı ve Albert Camus'nun diğer eserleri olan "Veba" ve "Düşüş" sayılabilir. Bu eserler de bireyin toplumla olan ilişkilerini, varoluşsal sorgulamalarını ve hayatın anlamsızlığı karşısındaki tutumlarını ele alır. "Yabancı", sadece bir roman olmanın ötesinde, insanlık durumuna dair derin bir analiz sunar ve okuyucuyu kendi varoluşunu sorgulamaya teşvik eder. Romanın basit ve akıcı anlatımı, felsefi derinliğiyle tezat oluşturarak, okuyucuyu etkileyici bir yolculuğa çıkarır. Eser, aynı zamanda, adaletin işleyişini ve toplumun bireye karşı tutumunu da eleştirel bir bakış açısıyla inceler. Meursault'nun yargılanma süreci, toplumun önyargılarını, ahlaki çelişkilerini ve adaletin bazen nasıl çarpıtabileceğini gözler önüne serer. "Yabancı", sadece bir roman değil, aynı zamanda bir başkaldırı, bir sorgulama ve bir aydınlanma metnidir. Eser, okuyucuyu, yaşamın anlamını, insanın yerini ve ölümün gerçekliğini düşünmeye davet eder.

Albert Camus, 7 Kasım 1913'te Cezayir'de doğmuş, Fransız yazar, gazeteci ve filozoftur. Varoluşçuluk akımının önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Camus, hayatı boyunca adaletsizliğe ve saçmalığa karşı mücadele etmiş, insan hakları ve özgürlükler için çalışmıştır. Eserlerinde bireyin toplumla olan ilişkilerini, varoluşsal sorunları ve ahlaki değerleri sorgulamıştır. Camus, ilk olarak gazeteci olarak çalışmış, daha sonra edebiyata yönelmiştir. Eserleri arasında "Yabancı", "Veba", "Düşüş", "Sisifos Söyleni" ve "Başkaldıran İnsan" gibi önemli yapıtlar bulunmaktadır. Yazım üslubu, basit, akıcı ve etkileyicidir. Felsefi derinliği, edebi güzellikle birleştirerek, okuyucuyu düşündürmeye ve etkilemeye yönelik bir yapıya sahiptir. Camus, eserlerinde genellikle, insanın varoluşsal sancılarını, toplumla olan çatışmalarını ve hayatın anlamsızlığı karşısındaki tutumlarını ele alır. Onun felsefesi, insanın kendi değerlerini ve anlamını bulma çabasını vurgular. Camus, aynı zamanda, direnişin ve başkaldırının önemini de vurgulamıştır. "Sisifos Söyleni" adlı eserinde, hayatın anlamsızlığına rağmen, insanın isyan etmesi ve kendi özgürlüğünü kazanması gerektiğini savunur. Camus, 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır. Bu ödül, onun edebi ve felsefi çalışmalarının uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır. Camus, aynı zamanda, siyasi ve sosyal konularda da aktif rol oynamıştır. Savaş karşıtı görüşleriyle ve insan hakları savunuculuğuyla tanınmıştır. Albert Camus, 4 Ocak 1960'ta bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Ancak, eserleri ve düşünceleri, günümüzde hala milyonlarca insan tarafından okunmakta ve tartışılmaktadır. Onun mirası, insanlığa umut, cesaret ve özgürlük yolunda rehberlik etmeye devam etmektedir.