Franz Kafka'nın 'Dönüşüm' (Die Verwandlung) adlı eseri, Gregor Samsa adında genç bir seyyar satıcının bir sabah uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş bulmasıyla başlayan absürt ve rahatsız edici bir novelladır. Bu ani ve açıklanamayan dönüşüm, Gregor'un hayatında radikal bir kopuşa neden olur. Eskiden ailenin geçimini sağlayan yegane kişi olan Gregor, artık hem fiziksel görünümü hem de hareket kabiliyetindeki kısıtlamalar nedeniyle ailesi tarafından tiksinerek ve giderek artan bir yabancılıkla karşılanır. Ailesi, başlangıçta ona yardım etmeye çalışsa da, zamanla onun varlığından rahatsızlık duymaya başlar ve onu bir yük olarak görmeye başlar. Gregor'un odasına kapatılması, ailesiyle olan iletişimin kopması ve kendi bedeniyle olan yabancılaşması, modern insanın yalnızlığını, anlamsızlığını ve toplumsal yabancılaşmasını derinlemesine işler. Gregor'un çürüyen bedeni, ailesinin ona karşı değişen tavırlarıyla paralellik gösterir; başlangıçtaki merhamet yerini tiksintiye, ardından da onu ortadan kaldırma isteğine bırakır. Novella, Gregor'un trajik ölümüyle sona erer; ailesi ise onun ölümünden sonra bir rahatlama hisseder ve yeni bir başlangıç yapmaya karar verir. 'Dönüşüm', bireyin toplumla, aileyle ve hatta kendi benliğiyle olan karmaşık ve çoğu zaman acı verici ilişkisini ele alır. Kafka'nın kendine özgü üslubuyla, okuyucuyu Gregor'un içinde bulunduğu dehşet verici durumun içine çekerken, aynı zamanda modern yaşamın getirdiği yabancılaşma, kaygı ve anlamsızlık duygularını da sorgulatır. Gregor Samsa'nın durumu, kapitalist sistemin bireyi bir makine gibi kullanıp işlevini yitirdiğinde nasıl bir kenara attığına dair bir metafor olarak da okunabilir. Eserin hedef kitlesi, edebiyatın derinliklerine inmek isteyen, absürtizm, varoluşçuluk ve modern toplum eleştirisi gibi temalarla ilgilenen okuyuculardır. Benzer temaları işleyen eserler arasında Albert Camus'nün 'Yabancı'sı, Jean-Paul Sartre'ın 'Duvar' hikayeleri ve Samuel Beckett'in 'Godot'yu Beklerken' oyunu sayılabilir. Bu eserler de modern insanın yalnızlığı, anlamsızlık hissi ve varoluşsal kaygıları üzerine odaklanır.

Franz Kafka (1883-1924), 20. yüzyılın en etkili ve önemli yazarlarından biridir. Prag, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nda (bugünkü Çek Cumhuriyeti) orta sınıf bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Hukuk eğitimi aldı ve sigorta şirketlerinde çalıştı. Bu meslek hayatı, onun eserlerinde sıkça görülen bürokrasi, kurumsallaşma ve bireyin bu sistemler içindeki çaresizliği temalarına ilham kaynağı olmuştur. Kafka'nın eserleri, genellikle kabusvari atmosferleri, absürt olayları ve bireyin modern dünyadaki yabancılaşmasını, kaygısını ve anlamsızlığını konu alır. Üslubu, net ve anlaşılır bir dil kullanmasına rağmen, yarattığı durumların mantıksızlığı ve karakterlerin içine düştüğü çıkmazlar nedeniyle okuyucuda derin bir rahatsızlık ve sorgulama uyandırır. Kafka'nın en bilinen eserleri arasında 'Dönüşüm', 'Dava' (Der Prozess) ve 'Şato' (Das Schloss) bulunur. Bu eserler, yayımlandıktan sonra büyük bir etki yaratmış ve Kafka'yı modern edebiyatın öncülerinden biri haline getirmiştir. Kafka, hayattayken eserlerinin büyük bir kısmının yayımlanmasını istememiş, hatta ölümünden sonra yakılmasını vasiyet etmiştir. Ancak yakın arkadaşı Max Brod, bu vasiyete uymayarak eserlerini yayımlamış ve Kafka'nın edebiyat dünyasındaki yerini sağlamlaştırmıştır. Kafka'nın eserleri, varoluşçuluk, dışavurumculuk ve gerçeküstücülük gibi akımlarla ilişkilendirilmiştir. Onun çalışmaları, bireyin toplumsal baskılar, ahlaki ikilemler ve varoluşsal boşluk karşısındaki mücadelesini etkileyici bir şekilde anlatır. Kafka'nın dönemini anlamak, eserlerinin neden bu denli etkili olduğunu kavramak açısından önemlidir. 20. yüzyılın başları, büyük toplumsal ve siyasi değişimlerin yaşandığı, savaşların ve teknolojik gelişmelerin insan yaşamını kökten değiştirdiği bir dönemdi. Bu belirsizlik ve kaygı ortamı, Kafka'nın eserlerinde de belirgin bir şekilde yansımıştır. Kafka, edebiyat dünyasında herhangi bir büyük ödül almamıştır, ancak etkisi ve önemi, aldığı ödüllerin çok ötesindedir. Onun eserleri, günümüzde de insanlık durumunu anlamak için temel referans noktalarından biri olmaya devam etmektedir.